Bu Blogda Ara

3 Aralık 2016 Cumartesi

ELİF’İN ÖYKÜSÜ 4

Arafat’tan Müjdelife’ye yürümeliydim. Uzunca sürecek bu yolculuk. Meşakkatli olması umurunda değildi.

Duamı yolculuğuma başlamadan yapmalıydım:

“ Misafirinim, bana, bu uzun gece yolculuğunu kolaylaştır ve hacılığımı mübarek kıl!”

Ve yürüdüm. 9 oto yolun Arafat’ı Müjdelife’ye bağladığını biliyordum. Bunun için yollar sakin olsa gerekti.

Hayır, ilerledikçe binler katlanıyor, sağlı sollu on binler, yüz binler, milyonlar… Yol zaman zaman tıkanıyor, dakikalarca bekleniyordu.

Bir an önce Müjdelife’ye varmak duygusu ile ilerledim. Bu iki dağ arasında gece yolculuğu yapmakta yalnız olmadığımı düşündüm. Yol boyunca Hz. Adem baba ile Havva anne’yi hayelledim. Kendimi öylesine unuttum ki Ali ile yan yana yürüdüğümüzü, Havva annemin adımlarına bastığını farzetim. ‘Sevgili babam ve annem, dedim sonra, nasıl yolculuk yaptınız o çağlarda buralarda? Dağların kurdu ve kuşu ve ıssızlığı…’ diyecek oldum, sonra korunduklarını düşününce vazgeçtim, bu sözün şeytandan olduğunu bildim ve af dileme maksadıyla yine ağladım.

Geçenler guruplar değil, sıklaştırılmış kafilelerdi. Çeşitli ulusların kafileleri flamalarıyla geçiyordu. Ablamın ulusunu aradım. İşte geliyorlardı. Ne de uzun kafile, diye geçirdim içimden. Aralarında ablamı aradım. Derken kendime geldim. Adımlarım ilerledikçe gerçeği anladım. Ayaklarımı yıkayan Ablam yoktu artık. Dizinde uyuduğum Ablam yoktu. Saçımı yıkayıp tarayan, tırnaklarımı kesip, velhasıl süsleyerek beni ihrama hazırlayan Ablam yoktu artık. O, Cennet’ül Mualla’da, Hatice Annenin yanında uyuyor ve kalkışı bekliyor.

--------------------

111. Mektep yazısı beni durdurdu. Müjdelife’ye geldiğimi bildim. Kapıdan içeri girdim. Dilini bildiğim ulusunun insanları arasındaydım artık. Arkadaşlarımı bulmak zor olmadı ama görünmemek düşüncesi ile gerilere giderek, gecenin ikinci yarısında akşam ile yatsının cemi tehirine, arkasından da uzun sürecek vakfeye katıldım.

Vakfe beni yine düşürdü ama bayıltamadı.

Oturdum ve:

Sevdiğim duaları peş peşe tekrarladım. “Kendisinden başka ilah olmayan Rabb’ımın şanı yücedir.”

“Sabah namazına iki saat var, yatarak dinlenelim.” dedi görevli. Ben, bir taşa yaslanarak tefekkürü tercih ettim.

Mızkandım.

‘Meri kendine gel!’

Uzaklardan gelen bir sesti bu.

Sese cevabım:

‘Kendimdeyim, oldu. İşte buradayım. Verdiğim sözü tuttum. Emrindeyim.’

Ses anlaşılmaz kelimeler kullansa da; ‘Kendimdeyim, buradayım, verdiğim sözü tuttum, emrindeyim. ’Kelimelerini tekrarladım durdum.

Uzun bir gün. Bin yıl sürecek bir gün. Sıcak.

Bana, bir bardak su veriliyor. İçiyorum. Yıllarca susamıyorum. ‘Dünyada zemzemimize gittin, içtin!’ deniliyor.

‘İç bu suyu.’

Arafta

Bir tarafta alabildiğine düzlükte kurulmuş çadırlar, yeşil ağaçlarda kuşlar. Solda kaynayan denizler, köpüren alevler, lav püsküren dağlar, homurdanan zebaniler.

‘Dünyada Arafat’ıma geldin, evime dahil oldun. İşte Cennetim. Sen gözdelerdensin.’ deniliyor bana.

Uyanıyorum.

----------------

Peygamber Mescidi, Beyt’i Atik, Arafat, Müjdelife, Meşar’i Haram, Mina, Cemaraat ve Süleyman Mescidi.

Dünyadaki sekiz kutsal yerden yedisini gösteren Mabuduma hamd olsun.

----------------

Cemarat göründü

Mabudum’un, İbrahim Peygambere Cebrail aracılığı ile emrettiği taşla ‘yı algıladıktan sonra gerilerden gelen itişme dalgası beni yere attı. (Sonradan öğrendim) Çokları daha yanımda yatıyormuş. İri yarı bir siyah kadın beni omuzlamış. Diğer bir siyah kadın, önceki siyah kadına, “Fatma diye haykırmış.” Fatma kadının kollarındakini (beni ) kucaklamış ve yıkılanlardan uzaklaştırmış.

Farklı dillerin oluşturduğu bağrışmalar, yakarışmalar birbirine karışmış. Kimse bir şey anlamıyormuş.

Nihayet, itişme dalgası durmuş.

“Lanet olsun sana şeytan…” demiş birileri.

“Lanet olsun sana, yıllardan beri canımızı alırsın.” Seslerinden, ölenleri çokluğu anlaşılabiliyormuş.

Dakikalar sonra yetişen ambulanslar, ölülere ve yaralılara yetişmede zorluk çekmişler.

Fatma adındaki siyah kadın, ‘Meri’yi ambulansa taşıyalım’, demiş.

----------

Üç gün geçti

Yüzümde ezilmeler var. Sonra, ayağımda burkulma ve tüm bedenimde hafif bir sızlama olduğunu duyuyorum.
--------------
Şeytan, say, veda tavafı ve ziyaret.

Vaktinde yapamadığım 3 vecibeye, 1 farza hayıflanıyorum.

Hastane sonrasına, (şeytan kaçmıştı çünkü.) 2 vecibeyi ve farzı yerine getirdim.(Sundum)
-------------





* İşte, “ELESTÜ Bİ RABBİKÜM” Emrine cevaben verdiğim, “BELA” sözümü yerine getirmek üzere dünyanın yedi harikasını görmek üzere uzaklardan gelen benim ve Ablamın öyküsü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder