Bu Blogda Ara

3 Aralık 2016 Cumartesi

ELİF’İN ÖYKÜSÜ 3


Kutsal Bir Gece

Bu gün de bu kadar değildi elbet.

İbadetleri burada tamamlamamak gerek diye düşündüm.

Gecenin kalan vaktini de başka çeşit değerlendirelim düşüncesi ile, Ablamla, Mabet’te ayak basmadık yer bırakmadık. İşte, düşüncelerimiz bu doğrultudaydı.

Ablamın yorgunluğunu hissettim.

Safa tepesine oturduk.

Aslında, arayıp ta bulamadığımız yerlerdendi burası.

Önce boynuna sarıldım Ablamın. Küçük ve basık burnunu okşadım.

Bunun üzerine Ablam da simamda öpmedik yer bırakmadı.

Daha yukarılara taşlar üzerine oturduk.

Yorgunluktan mı nedir bilinmez başım döndü ve sonrasını bilmiyorum.

Ablam, kendiliğinden düşen başımı dizine almış. Saçlarımla uğraşmış, beliklerimi çözmüş ve ülkesinin örfüne göre örmüş.

‘Böylesi daha güzel.’ demiş sonra.

Uyanıp kendime geldiğim de Ablamın kucağından kalkmak istedim ama, Ablam kalkmama engel oldu.

Şöyle de düşündüm: Ablam bana, bir annenin dizinde uyuttuğu kızına yaptığı muameleyi yapıyor.

---------------------

Aralıkta bir gün


Bir an, Ablam benden uzaklaştı diye düşündüm.

Hayır, dedim sonra ‘Ablamın benden kaçmak gibi bir düşüncesi olamaz.’

(O, yazgısının emirlerine boyun eğiyor, adımları öleceği yere doğru çekiyor onu.)

Ablam, iki Türk hemşirenin arasındaydı.

Ablam beni ekti, diye düşündüğüme pişman oldum.

“Kainatı ayakta tutan Rabbimden bağışlanma,” dilerim.

Hemşireler, ülkelerindeki çocuklarına oyuncak bakınmak için mağazaya girdiler. Hemşirelerden biri, Ablama elindeki oyuncağı, ‘alayım mı?’ diye göstermiş.

‘Çok güzel bir oyuncak,’ demiş ablam.

Ablam da ülkesindeki oğlunu düşünmüş.

Ben de almalıyım demiş sonra.

Tam bu sırada gürültü.

Otel çöküyor, diye sesler geliyor.

Kaçışmalar sonra. Ama ne hemşireler, ne de Ablam kaçabildi.

Ömürleri buraya kadarmış.

Toprak ve duman yığının içinde kalan ablamı böyle düşündüm: Olacağı bu idi.

Sekiz katlı otelde, sıkıştırılmış insanlar.

Otel, taşıyabileceğinden kat kat fazlasını barındırıyordu.

Ablamı imrenilecek yolculuğuna uğurlarken gözlerim yaşlı idi.

Ve:

‘Ey Rabbimin misafiri, rahat ol ve mezarlığın Cenntül Mualla. Sana ne mutlu!’
dedim.

------------

8 Ocak, Pazar

Arafat’ta, 111 nolu mektep yazan çadırlara yerleştirdi görevli.

İleride erkekler, geride kadınlar.

Bir ara Arafat tepesine çıkmayı düşündüm. Ama bu düşünceme katılan olmadığından uygulamanın biteceğini sanmıyorum.

Bu düşüncemi gerçekleştirmeliydim.

İşte bu tepede gördü Babamız Annemizi, diye düşündüm sonra.

Evet. Rahmet Tepesi.

----------

9 Ocak Pazartesi

Binlerce sene önce Babamız ile Annemiz cennetten kovulduklarında yeryüzünün ayrı yerlerine indirildiler. Senelerce birbirini aradılar da bu Tepe onları birleştirdi.

Şimdi Arafat’ın en yüksek yerindeyim. Sanki binlerce sene öncesi geliyor gözlerime. Hafif bir yağmur yağıyor. Anne (Havva) ‘min adımlarını takip eden Babam (Adem) Anneme burada kavuşuyor. Dahası var: Onlar Müjdelife yönüne doğru ilerlediler. Geceyi burada geçirdiler. Biz de onları taklit edeceğiz.

Veda haccı

O gün de Salı idi. Efendimiz Veda haccında, burada altında yüz binlere hitap etti.

----------

Arafat’ın gezmedik, ayak bastırmadık yerini bırakmadım dersem doğru olmaz. Ama maneviyatta Arafat’ı ezberledim.

Uzunca süren dualar var artık dudaklarımda.

Cem’i takdim sonrası yapılan Arafat Vakfesi beni düşürmüş. Bayılmışım. Bir hurma kütüğünün düşüşü gibi olmuş düşüşüm.

Sonradan Ali anlatıyor

Gerilerden sesler geliyordu. Sesler birilerinin düştüğünü beyan eder mahiyetteydi.

‘Düştü,’ demiş hanımların içinden biri.

Ama kimse de vakfeyi bırakacak değil.

Vakfe bırakılır mı?

En kutsal an.

Kutsallık deneniyor.

Artık Vakfe bitmiş, sesler birbirine karışmıştı.

Ayıkıyorum ama oturamıyorum. Karışık sesleri duyuyorum artık. 
 
‘Düşen Meri,’ diyor biri.

Bana sarılıyorlar. Kucaklayıp kaldırıyor genç kadınlar. ‘İşte hacılığı açıkça kabul olan kollarımızda. Öpmeliyiz onu.’

---------------

AÇIKLAMA

Bu, “ELESTÜ Bİ RABBİKÜM” Emrine cevaben verdiğimiz, “BELA” sözümüzü yerine getirmek için dünyanın yedi harikasını görmek üzere uzaklardan gelen benim ve Ablamın öyküsü.
Gelen, nişanlım Ali idi.

----------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder