Bu Blogda Ara

6 Ocak 2012 Cuma

kilisenin kadını


15 Ağustos

Babamın yönü köye. Öğleye (namaza )yetişebilir miyim diyor bana. � yetişebilirsin � diye yüreklendiriyorum onu. �Yetişebilirsin babacığım diye ekliyorum sonra.�
Bir bayırdan ineceğiz.

�Sen buradan inemezsin' diye şakaca takılıyorum ona.

�İnebilirim, ben zayıfım', diyor babam.

Minnet/rica verdiğimi avuçlarında sıkıyor. �Anneme selam söyle !' diyorum ona.

AKŞAM

Hafızası yerinde, sıhhati yerinde olsa da, 73 yaşın verdiği bir burukluk gözlemek mümkündür iyice bakınca yüzüne. Elleri de dahil bir titremenin olmadığına eminim. Belindeki hafif büküklük zayıf ve uzun boylu babamı oldukça küçültüyor. (Küçük gösteriyor).

GECE

Ondan ayrılırken, ben; �emrin var mı?' demiş, �asıl senin bir diyeceğin var mı?' cevabımı almıştım.

�Var' demeliydim. Demedim. O an için düşünemedim. Onunla köye gitmeliydim. Gece köyde kalmalı, onun anlatacaklarından bir/kaç öykü temeli oluşturmalıydım.

Meryıl , öykümü ona borçluyum. Babam anlatmıştı. En sevdiğim öykülerden biri Meryıl.

Kilisenin çocuğu, ilerleyen yıllarda genç kızı ve kilisenin kadını Meryıl . Doğal bir öykü. Sıradışı. Duyduğuma göre Döngele'de dört kilise varmış. Bunları babamdan öğrendim. Ben birini bilirdim. (Bir olarak biliyordum). Hiç olmazsa kalanlarını da öğrenebilirdim babamdan.

Geceleri gördüklerim kabus mu, al basması mı? Nasıl dayanılır gördüklerime?
Canım babam, seni yedi yılın sonunda görmez biri olarak telakki ediyorum. Karşımda sen, gözlerimde yaş yani kararan dünya.

-

günlük, büyük BOLU depreminin
bir gün öncesi (15 Ağustos 1997)

BAŞKONUŞ'ta geçer

-

 

KİLİSENİN KADINI

15 Ağustos

Babamın yönü köye. Öğleye (namaza )yetişebilir miyim diyor bana. � yetişebilirsin � diye yüreklendiriyorum onu. �Yetişebilirsin babacığım diye ekliyorum sonra.�
Bir bayırdan ineceğiz.

�Sen buradan inemezsin' diye şakaca takılıyorum ona.

�İnebilirim, ben zayıfım', diyor babam.

Minnet/rica verdiğimi avuçlarında sıkıyor. �Anneme selam söyle !' diyorum ona.

AKŞAM

Hafızası yerinde, sıhhati yerinde olsa da, 73 yaşın verdiği bir burukluk gözlemek mümkündür iyice bakınca yüzüne. Elleri de dahil bir titremenin olmadığına eminim. Belindeki hafif büküklük zayıf ve uzun boylu babamı oldukça küçültüyor. (Küçük gösteriyor).

GECE

Ondan ayrılırken, ben; �emrin var mı?' demiş, �asıl senin bir diyeceğin var mı?' cevabımı almıştım.

�Var' demeliydim. Demedim. O an için düşünemedim. Onunla köye gitmeliydim. Gece köyde kalmalı, onun anlatacaklarından bir/kaç öykü temeli oluşturmalıydım.

Meryıl , öykümü ona borçluyum. Babam anlatmıştı. En sevdiğim öykülerden biri Meryıl.

Kilisenin çocuğu, ilerleyen yıllarda genç kızı ve kilisenin kadını Meryıl . Doğal bir öykü. Sıradışı. Duyduğuma göre Döngele'de dört kilise varmış. Bunları babamdan öğrendim. Ben birini bilirdim. (Bir olarak biliyordum). Hiç olmazsa kalanlarını da öğrenebilirdim babamdan.

Geceleri gördüklerim kabus mu, al basması mı? Nasıl dayanılır gördüklerime?
Canım babam, seni yedi yılın sonunda görmez biri olarak telakki ediyorum. Karşımda sen, gözlerimde yaş yani kararan dünya.

-

günlük, büyük BOLU depreminin
bir gün öncesi (15 Ağustos 1997)

BAŞKONUŞ'ta geçer

-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder