Bu Blogda Ara

8 Temmuz 2012 Pazar

ÇOCUK


7 Temmuz

öğleden önce

Sıcaklar artıyor, belli öğle yakın.
Bir sürü bekleyen vardı durakta. Otobüs durdu. Allı yeşilli olanlar da vardı.  Başörtülü ve başörtüsü olmayan  kızlar.
Okulun önünde kadın ve çocuğu binmeden önce kadın sordu: Çocuk hastanesine gider mi? Gider cevabını alınca bindi. Bekleyenlerin çoğu da bindiler. Ellerindeki kalem, araç gereçlerden sınavdan çıktıkları belliydi.
Kalabalık. Genç anne, çocuğu tutuyor. Çocuğa gel ediyorum, ama çocuk çekimser. Daha doğrusu isteksiz. Her halinden hasta olduğunu belli. Bakışları durgun ve aynı noktaya bakıyor. Ayakta zor duruyor,  belli. Titremesinden belli. Gel gel’erime aldırış etmeyen, en azından takat gösteremeyen çocuğu bir hamlede kendime çektim ve dizlerime oturttum.
Adın nedir?
Alperen.
Kaç yaşındasın.
Sekiz
, diyor çocuk.
Ne sevimli şeysin sen. diyorum.
Çocuk oralı değil. Belli, başının derdinde. Elimi alnına sürüyorum. Aman Allah’ım ne kadar da ateşi var. Bacaklarımda sıcaklık hissediyorum.
Şimdi bacaklarımda daha başka sıcaklık hissediyorum. Ayağımın altında bir yaşlık görüyorum. Geri dönüyorum: Akan su, benim ayaklarımın altında. Çocuk kusmuş. Anne yan koltuktan kalkıyor ve poşet ve peçete getiriyor. Islak mendil veriyor bana da. Ben berbat olan pantolonumu temizlemeden  önce genç anne kucağımdaki çocuğun kusmuklarını temizliyor.   
Genç kadın mırıldanıyor. Suçlandığı belli. Ne var bunda suçlanacak, herkesin başına gelebilirdi, demiyorum ama düşünüyorum. İçimdeki bu cümleleri geliştirerek sonra söyleyeceğim.
Anne çocuğu yanına alıyor.
İnenler oldu, otobüs sakinleşti ve ben içimdeki cümlelerin söylenme zamanı geldi, diye düşünüyorum.
Gülümseyerek kadına dönüyorum: Esef etme. Benim pantolonumun batması önemli değil. Yavrunun kustuğu bir bakıma iyi oldu. İyi oldu çünkü ateşi düştü ve rahatladı.    Önce bacaklarımda hissediyordum sıcaklığını ama artık sıcaklık yok.
Kadın seviniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder