Osmandede
*
Bu gün Mehmet bizi Osmandede'ye götürdü . Görülmeye değer Osmandede ve türbesi ve oradakiler.
Murat ve Fahri bol bol resimlerimizi çekti.
Dönderdi çekti, evirdi çevirdi çekti resmimizi yol boyunca. Kocaman kocaman ağaçlara sırtımızı dayadı, bize bir güzel dekor hazırladı da çekti resmimizi Murat.
Mübarek bu tepeyi mekan edinmiş yıllar, asırlar önce. Kenti ve içinde yaşayanları ayağı altına almış , bu şehrin insanlarına bekçilik yapmış, o tepeden yükseklerden bakmış koruyucusu olduğu insanlara. Gütmüş onları (sanki)
Birara uzanmış gecenin koynunda, kurulu yatak adı verilen postunun üzerine. Mızkanmış ama, gaflete yenik düşmemiş, uyumamış geceler boyunca.
Yağmur yağmış, yağsın demiş o. Tek olan postunu ikilemiş yalnızca. Üzerini de çalılarla kapamış.
Hava soğumuş, poyraz Pınarbaşı'ndan dikine esmiş sonra. Onu yıldıramamış. Yağmur başlamış.
Başlasın, demiş, rahmet demiş. Rahmet gözüyle bakmış. Yoldaki mağaraya sığınmış.
İlk kar Aahırdağı'nın tepesine peyda olmuş sonra, ansızın bir sabah kalkınca. Çalı çırpı toplamış. Ateş yakmış.
Pınarbaşı'ndan doldurduğu ipriğini ateşe bırakmış. Abdest almış. Çevresini taşlarla çevirmiş te
içine sığınmış. Soğuktan korunmuş.
Yaşlanmış sonra. Dede demişler ona. Her fani gibi o da hayata yenik düşmüş ve Azrail'i çağırmış o. Ölüm meleği ondan izin alarak gelmiş yanına! Hadi, demiş ölüm meleğine işte buradayım, al canımı.
*
Asırlar geçmiş, insanlar türbesini ziyaret etmişler. Kimileri de anlamamışlar onu, türbedeki yemşen ağacına yetmiş çaput bağlamışlar, oraya buraya evcikler yaparak çocuklar gibi oyun oynamışlar.
*
ikinci gün
Mehmet geliyor yanıma. Usul usul, aheste aheste geliyor, yaklaşıyor sonra. İpincecik ahenkli kelimelerle söze başlıyor. O , Mustafa gibi yumuşak yumuşak seçiyor kelimelerini.
bir başka gün
Tülü ve Cevdet'i gördüm dün Pınarbaşı'nda. Hani şehrimize Kültür İl Müdürü olan Cevdet Kabakçı var ya, işte onu. Oldu olası takdir ederim Cevdet'i. Samimi, içten birisi yüreklidir.
Yüreğindekileri söyleyebilendir katkısız.
Bir dostumla tartıştım bu hususta. Ben kazandım tartışmayı. Ve onu ikna edebildim bu konuda. Neticede: "Senin kurallarına uyan birsidir Cevdet. Ya da sen onun kurallarına." dedi dostum.
*
sözü edilen
3 Kasım 1996/Pazar
ve sonraki günler.
-
*
Bu gün Mehmet bizi Osmandede'ye götürdü . Görülmeye değer Osmandede ve türbesi ve oradakiler.
Murat ve Fahri bol bol resimlerimizi çekti.
Dönderdi çekti, evirdi çevirdi çekti resmimizi yol boyunca. Kocaman kocaman ağaçlara sırtımızı dayadı, bize bir güzel dekor hazırladı da çekti resmimizi Murat.
Mübarek bu tepeyi mekan edinmiş yıllar, asırlar önce. Kenti ve içinde yaşayanları ayağı altına almış , bu şehrin insanlarına bekçilik yapmış, o tepeden yükseklerden bakmış koruyucusu olduğu insanlara. Gütmüş onları (sanki)
Birara uzanmış gecenin koynunda, kurulu yatak adı verilen postunun üzerine. Mızkanmış ama, gaflete yenik düşmemiş, uyumamış geceler boyunca.
Yağmur yağmış, yağsın demiş o. Tek olan postunu ikilemiş yalnızca. Üzerini de çalılarla kapamış.
Hava soğumuş, poyraz Pınarbaşı'ndan dikine esmiş sonra. Onu yıldıramamış. Yağmur başlamış.
Başlasın, demiş, rahmet demiş. Rahmet gözüyle bakmış. Yoldaki mağaraya sığınmış.
İlk kar Aahırdağı'nın tepesine peyda olmuş sonra, ansızın bir sabah kalkınca. Çalı çırpı toplamış. Ateş yakmış.
Pınarbaşı'ndan doldurduğu ipriğini ateşe bırakmış. Abdest almış. Çevresini taşlarla çevirmiş te
içine sığınmış. Soğuktan korunmuş.
Yaşlanmış sonra. Dede demişler ona. Her fani gibi o da hayata yenik düşmüş ve Azrail'i çağırmış o. Ölüm meleği ondan izin alarak gelmiş yanına! Hadi, demiş ölüm meleğine işte buradayım, al canımı.
*
Asırlar geçmiş, insanlar türbesini ziyaret etmişler. Kimileri de anlamamışlar onu, türbedeki yemşen ağacına yetmiş çaput bağlamışlar, oraya buraya evcikler yaparak çocuklar gibi oyun oynamışlar.
*
ikinci gün
Mehmet geliyor yanıma. Usul usul, aheste aheste geliyor, yaklaşıyor sonra. İpincecik ahenkli kelimelerle söze başlıyor. O , Mustafa gibi yumuşak yumuşak seçiyor kelimelerini.
bir başka gün
Tülü ve Cevdet'i gördüm dün Pınarbaşı'nda. Hani şehrimize Kültür İl Müdürü olan Cevdet Kabakçı var ya, işte onu. Oldu olası takdir ederim Cevdet'i. Samimi, içten birisi yüreklidir.
Yüreğindekileri söyleyebilendir katkısız.
Bir dostumla tartıştım bu hususta. Ben kazandım tartışmayı. Ve onu ikna edebildim bu konuda. Neticede: "Senin kurallarına uyan birsidir Cevdet. Ya da sen onun kurallarına." dedi dostum.
*
sözü edilen
3 Kasım 1996/Pazar
ve sonraki günler.
-
Posted 8th July 2009 by AKN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder