Bu Blogda Ara

30 Temmuz 2012 Pazartesi

ŞEREF TURHAN VE IŞIK GAZETESİ


25 temmuz

Özen'le görüşüyorum. Merhum, Şeref Turhan’ın oğlu Özen. 13 sene önce vefat eden babasını unutamıyor Özen.
Neden bir parka ismi verilmedi, diyor.
Ben de Özen gibi düşünüyorum. İkimizin dışında aynı görüşü taşıyanlar  var elbette.
Şeref Turhan güçlü bir şairdi. Bu, yalnız benim görüşüm değil, şiirden anlayan çokları beğenirdi onu. Hani şiirini okuduğumuzda başka şirini aradığımız  şairlerdendi Şeref  Turhan.
Özen’in düşünceler çok güzel. Yerinde bir tespit,  yerinde bir söylem. Ama duyan kim. Değer ölçen nerede? İsimleri  parklara, cadde  sokaklara vesair yerlere  verilen sanat adamlarını, düşünürleri küçümsemiyorum, diyor Özen.  Ben de öyle. Kimseyi küçümseme hakkımız yok. Doğduğu, yaşadığı sokağa, hani eve gidip gelirken gördüğümüz sokağa verilseydi bile, diye ekliyor Özen.  Gam yemezdik. Sağ olsunlar gazeteci arkadaşlar, babamın dostları çok uğraştılar. Uğraşma hak arama şekline dönüştü. Böyle mi olması gerekirdi. Olmamalıydı elbet. Ama istenmeyen oldu işte.
Sonra bana dönüyor: Kütüphanede araştırma  yapma işinden  vaz mı geçeceksin diyor Özen. Hayır, diyorum ben. Ona kütüphaneden geldiğimi söyleyince konuşmasını bırakıyor. Bana bakıyor.
Garipsediği belli. Bu kaçıncı gitmem diyorum. Aradıklarımı bulamıyorum. Aradıklarım, eski tarihli gazeteler. Geçenlerde Serdar bey söyledi, birkaç sene öncesine kadar  araştırma yapmış. Aylarca gidip gelmiş kütüphaneye. Elindeki işi bırakıyor. Evet, matbaa sıcak oluyor diyor. Asıl konuya geçmesi uzun sürmüyor. Babam yıl boyunca çıkan gazeteleri her yılın sonunda 7 takım ciltlememi önerirdi. 3 takımını kütüphaneye teslim ederdim. Bir gün soracağım Kütüphane yetkililerine. Işık gazeteleri nerede?  Diyeceğim.
Hani, Valiğin arşivine göndermişti beni Yılmaz araştırma yapmam için. Oradaki arşiv görevlisi bana: Yakın yıllara kadar duruyordu. Sonra kağıt yapılmak üzere SEKA’ya gönderdik demişti.   
Top of Form 1
Top of Form 3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder