Bu Blogda Ara

6 Ocak 2012 Cuma

İSTANBUL GÜNLÜĞÜ 4

 


29 Haziran

İki gün üst üste aşinası olmadığım kentin hastanesine gidiyorum. Güler yüzle karşılanıyorum görevliler tarafından.
Doktor, “sen hasta değilsin” diyor ve ayrılıyorum.

*
30 Haziran
Uyanışım güneşten çok önce oluyor.


Uzaktaki camilerden sesler geliyor. Sesler artıyor, birbirine karışıyor. Hazırlanıyor ve iniyorum.

Apartmana bekçilik yapan iki köpek, kapı önüne sağlı sollu yatmışlar. Yol tamamıyla kapalı. Endişelenmem kısa sürüyor. Kısa sürüyor keza, akıllı varlıkların biri doğuya biri batıya sürünerek yolumu açıyorlar.

Yürürken içinde bulunduğum anı düşünüyorum. Her bir şey daha net. Günün Çarşamba olduğunu zorlansam da biliyorum. Yani zamanın neresinde olduğumu biliyorum. Bu da en iyisi. Zaman zaman da olsa düşüncelerimde bir tutarsızlık sezmiyorum. Geçici bir ikilem içinde olduğumu da (değilim). Şimdi hafızam daha canlı, daha zindeyim. Günleri, en önemlisi de zamanı yitirmek istemiyorum.


Mabet görünüyor.

Girişteki öğrenciye mabedin adını soruyorum. “Çamlıca” diyor genç adam.
Tahminimin ötesinde saflarla karşılaşıyorum mabette. Gençlerin çokluğu beni gönendiriyor.

Dönüşte martıların çığlıkları, kara kargaların çoklukları ve bağırtıları dikkatimi çekiyor. İlk defa bu kadar yakından görüyorum onları. Sabahın serinliğinde ayağımın çevresinden yürüyorlar. Sonra uçuyorlar ama başkaları geliyor yanıma.

----------------------
Posted 23rd July 2009 by

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder